Çalışmamın Hikayesi


Pek çok Ortaköy’ lü gibi ben de dünyaya gözümü eski, kerpiç bir evde açmıştım. Çamurlu ve tezek kokan sokaklarında büyüdüğüm bu şirin ilçe kendine has özellikleriyle adeta kişiliğime işlemişti kendini. Onun gibi yalnız, kaderine terkedilmiş ve yılların verdiği hırçınlıkla büyütmüştü hepimizi.

Odamda sırtüstü yatıp da tavandaki tahtaları sayarken hep gözüme bir tarih ilişirdi, 1956… Bu tarih evimizin yapılış tarihiydi. Ev kerpiçten yapıldığı için köydeki en eski evin bizimki olduğunu zannederdim. Ama sokaklarda gezerken gördüğüm diğer evlerde kerpiçti ve hemen hemen hepsi birbirine benziyordu. O yüzden en eskisinin hangisi olduğunu anlamak mümkün değildi. Zaten daha eski gözüken hiçbir ev veya bina yoktu.

Ortaköy adının, Pınarköy ve Asraköy adlı iki köyün arasına kurulduğundan dolayı verildiğini bugün bilmeyen yoktur. Peki bu olay ne zaman olmuştu? Ortaköy ilk defa ne zaman kurulmuştu? Bu sorunun cevabını pek çok kişi gibi ben de fazlaca merak ediyordum. Ama bu sorunun cevabını bilen yoktu. Ortaköy’ de birçok insanla bu konu üzerine kafa yorduk kendimizce tahminlerde bulunduk. Ama herkesin görüşü ve düşüncesi farklıydı. Bugün Ortaköy’de yaşayan pek çok aile Ortaköy’ e sonradan gelip yerleşmişler. Aileler yakın tarihte geldiklerinden geldikleri yerler belli. Kars, Ardahan, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum, Yozgat, Konya, Malatya, Kırşehir vs. gibi illerden son yüzyılda çeşitli nedenlerden dolayı göçler olmuş. Bu göçlerin bir kısmı da Ortaköy’ e yapılmış. Ama onlar geldikleri zaman Ortaköy’ de yaşayan insanlar vardı. Peki bu insanlar nerelerden gelmişlerdi? Ve Ortaköy’ ü kimler ne zaman kurmuşlardı?

Tartıştığımız kişilerle üzerinde hemfikir olduğumuz konu Ortaköy’ ün 150-200 yıllık tarihi olması gerektiğiydi. Çünkü eski bir yerleşim yeri olsa en azından Selçuklu ya da Osmanlı mimarisinden eserlerin izlerini taşımalıydı. Ama ne eski bir cami, ne bir hamam ne de bir tekke yoktu. Buradan hareketle Ortaköy’ ün yakın bir tarihte kurulmuş olması sonucu ortaya çıkıyordu. Ortada bu durumun aksini kanıtlayacak bir delil de bulunmuyordu.

Yine bir gün bu fikrimi paylaştığım bir zat bana hiç ummadığım bir ipucu vermişti. Düşündüğümüzün aksine Ortaköy’ de geçmişin izlerini taşıyan eski bir cami olduğundan ve 1970 yılında yıkılarak yerine şimdiki Merkez Caminin yapıldığından bahsetmişti. Eski camiyi nerdeyse 1970 senesinden önce doğan herkes hatırlamaktadır. Yıkımında ve yeni caminin inşaatında birçok Ortaköy’ lü çalıştığından eski cami ile bilgi toplamam zor olmadı.Anlatılanlara göre cami iç mimarisi özelliğiyle Çorum’ daki Ulucami’ ye çok benziyordu. Ulucami ise Selçuklulardan günümüze kalan bir camidir. O zaman Ortaköy’ de ki bu camide Selçuklular zamanında yapılmış olabilir miydi? Eğer öyleyse Ortaköy sandığımızın aksine eski bir yerleşim yeriydi.

Ayrıca bugün Cumhuriyet Mahallesinde bulunan bir türbenin de oldukça eski bir yer olduğunu biliyoruz. Türbenin şu an kime ait olduğunu bilen yok. Ama Osmanlı İmparatorluğu döneminde önemli bir tekke olduğuna dair bilgiler var.

Bu iki noktadan hareketle Osmanlı arşivleri ve yakın tarihe tanık olmuş kişilerle yaptığım görüşme ve incelemeler sonrasında elde ettiğim bilgileri sizlere sunuyorum.
Çalışmamın Hikayesi Çalışmamın Hikayesi Reviewed by Tamer Uygur on 21:05:00 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.